Skip links

GELİŞTİRDİĞİMİZ MALZEMENİN ENDÜSTRİ VE ÇEVRE AÇISINDAN ÖNEMİ

TEMEL İNSAN GEREKSİNİMLERİNDEN BİRİ OLAN BARINMA İHTİYACININ GÜNÜMÜZ ENDÜSTRİYEL ÇÖZÜM YOLLARI İLE ÜRETİLMESİNİN ÇEVRE AÇISINDAN  GETİRDİĞİ BÜYÜK ÇÖZÜMSÜZLÜK VE AÇMAZ

SORUNUN ÇEVRE AÇISINDAN ORTAYA ÇIKIŞ NEDENLERİNE GENEL BİR BAKIŞ

Uygarlığımız  geldiği noktada, küresel nüfus artışı, gelişen teknoloji ve buna paralel büyüyen endüstri beraberinde büyük çevresel sorunları da getirmiştir.

Milattan sonra 476 yılına kadar ki dönemin ilk çağ, ve bu tarihten 1453 İstanbul’un alınmasına kadarki sürenin orta çağ olarak nitelendiğini düşünürsek aradan geçen yaklaşık bin yıllık dönemde dünya nüfusu ancak 400 milyona ulaşabilmiştir.

Fakat bu dönemden sonra nufus artışının seyri değişmiştir. İnsan yaşamını doğrudan etkileyen alanlarda bilginin yeterince birikmesi, salgın hastalıkların mekanizmasının yavaş yavaş anlaşılması, gelişen ticaret ve coğrafyalar arası savaşlar ile biriken bilginin diğer insanlara yayılması ve gündelik yaşamda kullanılmaya başlanması ile birlikte nüfus, 1830 lu yıllarda 1 milyara ulaşmıştır.

Yukarıda bahsettiğimiz bilgi birikiminin matbaanın icadı ile daha da yaygınlaşması, Rönesans ve Reform hareketleri sonucu tüm bilim alanlarında yaşanan büyük sıçramalar, özellikle sağlık alanında salgın hastalıkların önlenmesi yolunda sağlanan olağan üstü ilerlemeler sonucunda dünya nüfusu 1875 te 1.326.000.000’a, 1900’de 1.491.000.000’a ve birinci dünya savaşı öncesi 1914 te 1.782.000.000 kişiye ulaşmıştır.

Sağlık alanıda aşılama tekniğinin geliştirilmesi, yaygın olarak kullanılması, endüstriyel devrim sonucu gıda, hijyen ve yaşamsal malların üretiminde olağan üstü artışlar, ulaşım olanaklarındaki iyileşmelerle bu olumlu gelişmelerin dünyanın her yerine ulaştırılması bu tarihten sonra dünya nüfusunun adeta patlamasına yol açmıştır.

Birinci ve ikinci dünya savaşlarına rağmen dünya nüfusu, 1950 de 2 440 000 000’a, yalnızca 30 yıl sonra 1987 de 5 000 000 000’a, 10 yıl sonra 2000 de 6 000 000 000’a, 11 yıl sonra 2011 yılında 7 000 000’a ulaşmıştır.

Dünya nüfusunun 2020 yılında 8 000 000 000 kişi olması öngörülmektedir.

Bu yukarı doğru olağan üstü artışın ancak 2100 yılında dengeleneceğini ve artış hızının sonlanacağı bilimsel çevrelerce öngörülmektedir.

Dünya nufusunun 2050 yılında 10 000 000 000, 2100 yılında ise 12 000 000 000 olacağı öngörüsünü gelecekte karşımıza çıkabilecek sorunların ipuçlarını vermektedir.

Şu anda dünyadaki konut ve binaların % 95’i atmosferik koşullara karşı yalıtımsız durumdadır.

Acilen atmosferi ısıtma ya da soğutma çabamızdan hızla vaz geçmemiz gerekmektedir. Çünkü bu mümkün değildir. Bu çabada ısrar etmenin ekoloji açısından yol açtığı yıkıcı sonuçları son yıllarda günlük yaşamımızda yaşayarak deneyimliyoruz.

Özellikle gelişmekte olan ülkelerde yaşanan hızlı nüfus artışı, bu ülkelerin ekonomik anlamda güçsüz olmaları nedeniyle enteresan sosyolojik olguları da beraberinde getirmektedir.

Yüksek katma değer yaratan teknoloji, finansal kaynaklar, yetişmiş ve ortalamanın üstünde sosyo ekonomik olanaklara sahip insan gücü genel olarak nüfusunu dengelemiş, ekonomik verileri sağlıklı ülkeleri tanımlayan kavramlardır.

Düşük katma değer yaratan, insan emeğine dayanan düşük teknoloji kullanımı, yetersiz finansal kaynaklar, çok hızlı nüfus artışı ve beraberinde getirdiği düşük yaşam standardı  gibi kavramlar da tam tersine ekonomik verileri sağlıksız ülkeleri tanımlamaktadır.

Bunun sonucunda ekonomik gücü yüksek ve nüfusu dengeli kesim parasal olarak konforun bedelini ödeyip her türlü yaşamsal konforu yaşama şansına sahipken(ki bu grup dünya toplam nüfusunun çok küçük bir bölümünü oluşturur), diğer devasa  grup ise bu konforlu yaşamı sadece uzaktan izlemek ve çok daha düşük standartlarda  bir yaşam sürdürmek zorundadır.

Yaşamın her alanında olduğu gibi, en büyük sorun haline gelen enerji tüketiminde de tablo aynıdır.

Hatta küresel ölçekte bakıldığında enerji tüketiminde yukarıda bahsettiğimiz ekonomik açıdan güçlü kesimin enerji tüketiminin çok yüksek olmasına rağmen bu tüketimin stabil ve dengede olduğu görülmektedir.

Yani başka bir deyişle nüfusu dengede(hatta azalan) olan bu grup ısıtma, soğutma, kişisel ve endüstriyel, ne kadar enerji ihtiyacı varsa parasını çok rahat ödeyip bu enerjiyi keyifle tüketebilmektedir.

Fakat istatistiklere bakıldığında bu grubun enerji ihtiyacının taravmatik artışlar göstermediği ve stabil olduğu gözlemlenmektedir.

Gene bu grubun enerjinin üretilme aşamaları konusunda diğer kesimden çok daha duyarlı olduğu ve üretim kaynaklarını hızla sürdürülebilir ve yenilenebilir kaynaklara çevirdiği görülmektedir.

Süregelen bu sistemde bu tablo geçtiğimiz yıllara kadar sürdürülebilmiş, artan enerji arzı ile üretim ve tüketim dengelenebilmiştir.

Fakat üretimin olağan üstü boyutlarda artması dünyanın gerçekten yüzleşmeye bir türlü cesaret edemediği ve geri dönüşünün son derece güç olacağı anlaşılan çevresel çöküşü de beraberinde getirmektedir.

Yok edilemeyen ve devasa boyutlara ulaşan plastik ve endüstriyel atıklar, enerji üretiminin atmosfere saldığı iklimi olumsuz etkileyen karbon emisyonu bu tablonun sürdürülebilir olmadığını göstermektedir.

Buraya kadar yaşananlar, bilimsel rakamlar bize bir şeyler gösteriyor ve anlatıyor. Yaşanan çevresel felaketler de anlatmaya devam ediyor. Ama asıl sorunun yenii başladığı anlaşılmaktadır.

Eğer tüm dünya bu yaşananlardan gerekli dersleri çıkarmaz, çok hızlı olarak önlem almazsa tüm yaşanan çevre felaketleri, senaryosu belli bir filmin fragmanı gibi kalacak ve biz tüm insanlık olarak bu felaketleri yaşayarak, içinde rol alarak hep birlikte  deneyimleyeceğiz.

Yukarıdaki iç karartıcı tabloyu ve bizi bekleyen kaçınılmaz senaryoyu dilerseniz bilimsel rakamlarla açıklamaya çalışalım:

+ Aşağıda özeti yer alan rapor “Outlook for Energy” ExxonMobil’ şirketi’nin 2040 senesine kadar olan sürede enerji arz ve talebindeki beklentilerini değerlendirdiği bir rapordur. (https://www.dunyaenerji.org.tr/wp-content/uploads/2018/02/ExxonMobil.pdf) Raporun tamamına bu linkten ulaşabilirsiniz.

+ Rapor köklü bir değişim sürecinden geçmekte olan enerji sektöründe bu süreci etkileyen faktörleri incelemiş, bunu yaparken de Paris İklim Anlaşması’nı, bu çerçevede hükümetlerin vermiş olduğu ulusal katkı beyanlarını (NDCs) ve bu girişimlerin hedefinde bulunan sera gazı salınımlarını azaltma çabalarını raporun merkezinde tutmuştur.

+ Raporun ilerleyen bölümlerinde yukarıdaki iç karartıcı tabloyu iyice karartan şu saptama özellikle  dikkati çekmektedir:

+ Küresel enerji ihtiyacı, OECD dışı ülkelerin etkisiyle, %25 artacaktır.

+ 2030’a kadar küresel orta sınıf  %80’lik bir büyüme göstererek 5 milyarlık bir nüfusa ulaşacak ve bu büyümeye gelişmekte olan ekonomilerde eşlik edecek olan hayat standartlarındaki iyileşme bu ülkelerde enerji tüketiminde dişe dokunur artışlara neden olacaktır. Bu ülkelerdeki ekonomik büyüme, orta sınıfta neden olacağı genişleme ile daha fazla kişinin kişisel araç, klima vb. ürünlerine sahip olmasına izin verecek ve enerji talebinde ekonomik büyüme ile yaşanacak olan patlamayı pekiştirici bir rol izleyecektir.

+ OECD dışı ülkelerde enerji talebinde gerçekleşmesi beklenen %40’lık artış, enerji verimliliğinde atılan başarılı adımlara rağmen küresel enerji talebini yukarı çekmeye devam edecektir.

+ Enerji talebindeki bu artışın karşılanması için mevcut tüm enerji kaynaklarının kullanılması gerekecektir.

+ Rapor bütünüyle incelendiğinde ilerleyen bölümlerde ilk maddede ortaya atılan endişe verici tablonun bir ölçüde alınacak önlemler ve iyimser öngörülerle bazı iyileştirmelere tabi tutulabileceği belirtilse de, bu raporun bu sektörden inanılmaz kazançlar elde eden büyük bir enerji şirketinin raporu olduğunu göz önünde bulundurmak gerekir.

+ Bu raporda esas üzerinde durulması gereken ve yakın gelecekte sorun haline dönüşecek olan kısım yukarıda alıntılanan bölümdür.

+ Çevresel felaketler ekonomik gücü elinde tutan kesimin ücretini ödeyerek kaçınabileceği şeyler değildir. Demek ki ortada bu kesim açısından da acilen çözülmesi gereken devasa bir problem durmaktadır.

SORUNUN ÇEVRE AÇISINDAN TANIMLANMASI

Dünyayı bekleyen güncel sorunlardan en önemlileri küresel ısınma ve buna bağlı olarak  dünya’nın dört bir yanında yaşanan ve daha önce görülmeyen ölçeklerdeki çevre felaketleridir.

Bilimsel öngörülere göre küresel ısınma ve buna bağlı olumsuz iklim değişiklikleri artan bir ivme ile doğal yaşamı ve ekolojik dengeyi olumsuz yönde etkilemeye devam edecektir.

Bunun en büyük nedenlerinden birisi gelişen tüketim endüstrisinin ürettiği ürünlerin karbon ayak izinin çok fazla olmasıdır. Yani üretilen endüstriyel ürünlerin üretiminde kullanılan birim enerji ve hammadde tüketimi çok fazladır.

Bunun anlamı petrol ve yan ürünlerine endekslenmiş günümüz endüstrisinin petrole ve yan ürünlerine gereksiniminin her geçen gün artması demektir.

Bu konudaki çözümlerin en az olduğu ve petrole olan bağımlılığın büyük ölçekte sürdüğü endüstri dallarından biri de inşaat malzemeleri, inşaat teknolojileri ile ilgili sektördür.

Her ne kadar bu sektörün temelinde doğal malzemeler olan kum, çimento, demir, tuğla, v.b gibi doğal görünen malzemeler olsa da bu malzemelerin üretimi aşamalarında enerji tüketimi çok yüksektir.

Daha önemlisi bu malzemelerin yalın halde kullanıldığı binalar ömürleri boyunca ısıtma ve soğutma için çok yüksek değerlerde  enerji tüketmektedirler.

BİLİMSEL VERİLERE GÖRE DÜNYADA TÜKETİLEN ENERJİNİN 1/3’Ü BİNALARIN ISITILMASI YA DA SOĞUTULMASINDA KULLANILMAKTADIR.

Bu binalara ısı yalıtımı uygulamak isterseniz de karşınıza petrol yan ürünü, doğaya ve çevreye son derece zararlı, yok edilemeyen, yangın anında ölümcül gazlar çıkaran ve yangını tetikleyen ürünler karşımıza çıkmaktadır.

Son yıllarda geometrik olarak gelişen teknoloji, bu teknolojinin tüm üretim alanlarına uygulanması yeni bir endüstri devrimi yaşanmasına neden olmuştur. Bu devrimin yansıması olarak piyasadaki ürün çeşitliliği inanılmaz ölçüde çoğalmış, bundan on onbeş yıl önce hayalini bile kuramayacağımız yeni  ve neredeyse her soruna detaylı çözümler sunan ürünler mağaza raflarını ve şirketlerin üretim portföylerini doldurmaktadır.

İnşaat sektörüne baktığımızda inşaat yapım tekniği ile ilgili alet edevat, malzeme, bunlarla ilgili uygulama teknikleri, sorun çözümleme sistemleri v.b. gibi alanlarda da aynı gelişmeyi görmekteyiz.

Yalnız bir tek izolasyon ile bina yapım teknikleri ve bina yapı malzemeleri alanında bu inanılmaz gelişmeyi görememekteyiz.

Sunulan çözümler eski çözümlerin değişik uygulama yöntemlerinin ötesine gidememekte, yeni ve gelişen teknolojiye koşut yeni bir malzeme, teknik ve köklü bir çözüm yöntemi ne yazık ki bulunmamaktadır.

Kullanılan ana inşaat maddesi halen daha çimento ve demir çelik ürünleridir.

Bunları tamamlayıcı olarak, geleneksel tuğla, biriket, biraz daha teknik değerleri yüksek bims ten yapılan biriket, duvar panelleri ve çimento bazlı gaz betonu sayabiliriz.

Tuğla, biriket, beton zaten yüksek ısı geçirgenlikleri ile istenen izolasyon değerlerine sahip değillerdir.

Gaz beton ise ısı yalıtım yeteneğine sahip olmasına rağmen, açık gözenekli olması nedeniyle yüksek su ve nem emme ve emdiği suyu ya da nemi yapısından dolayı kolay atamaması nedeniyle kuru haldeyken sunduğu bütün avantajları kaybetmektedir( kuru iken 350kg/M3 olan gaz beton kısa zaman içinde nem aldığında ağırlığı 650 – 700kg/M3’e çıkmakta, 0.10W/mK olan ısı iletim katsayısı 0.14 – 15’e çıkmakta ve bu kalıcı olmaktadır). Bu yüzden sorunun çözülmesinde yetersiz kalmıştır.

Dolayısı ile Gaz beton’un sahip olduğu yalıtım avantajını kullanabilmek için ayrıca çok özenli bir şekilde sıva, yalıtım malzemeleri v.b. ile ayrıca yalıtılması gerekmektedir.

Geleneksel yöntemlerle yapılmış binalara için çözüm olarak son yıllarda mantolama çözümleri üretilmiştir. Bu yöntemde mevcut kullanılan binanın dış yüzeyi poliürethan, strafor(polistren türevleri) plaka, cam yünü, taş yünü plakalarla kaplanmakta, bu dış koşullara duyarlı hassas katmanı korumak için de ayrıca çok maliyetli ve zahmetli olan ayrı bir koruyucu katman uygulanmaktadır.

Bir diğer çözüm olarak ta perlit ve çimentodan oluşan izolasyon sıvası ile sıvanmaktadır.

Bu yöntemlerin ne yazık ki hepsinin önemli dezavantajları vardır ve kalıcı çözümleri kullanıcıya sunamamaktadırlar.

Poliürethan ve Strafor(polistren) en başta yanıcıdır, yangın anında yangın tetikleyicisidir, yandığında ölümcül gazlar çıkarır ve fiziksel dayanımı çok düşüktür. Petrol türevi sentetik dokulu olduğu için diğer inşaat malzemeleri ile uyuşması sağlıklı değildir. Bu yüzden binalarda bu malzeme ile kaplandıktan bir süre sonra yapısal sorunlar ortaya çıkmakta, plakalar binadan ayrılmakta, nefes almadığı için duvarların içinde nem, küf oluşmakta ve sık sık tamir ve bakım gerektirmektedir. En sonunda kullanıcılar oldukça pahalı ve belli bir süre sonra yinelenmesi gereken bu çözümün sağlıklı bir çözüm olmadığını fark etmektedirler.

Taş yünü, cam yünü plakalar ise hem maliyetli, hem de uygulaması problemlidir. Neme ve suya karşı emici olması nedeniyle çok hassas olduğundan dış kısmın ayrıca çok iyi yalıtılması gerekmektedir. Bu malzemeler su emdikleri zaman işlevlerini yerine getirememekte ve binaya yük haline gelmektedirler.

Perlit bazlı izolasyon sıvasının ise ilk piyasaya çıktığında çözüm olacağı iddia edilse ve düşünülse bile, uygulamalarının yapıldığı sürede fiziksel dayanımının yetersiz, su emme katsayısının çok yüksek olduğu ortaya çıkmış ve gelinen noktada bu sistemden neredeyse vaz geçilmiştir.

Gene yangın açısından mevcut malzemeleri irdelersek;

Tüm izolasyon çözümleri bu malzemelere göre bazen de bu malzemeler kombine edilerek üretilmiştir.

Ürün sahipleri de bu malzemelerin kapasiteleri ile sınırlıdır. Bu yüzden ne yazık ki gerçekleri göz ardı eden ve kelime oyunları ile süslenmiş bir standart ve ürün spesikifasyonu oluşturulmuştur.

Polistren ve poliüretan çok kolay yandığı, düşük ısılarda hacmini hemen kaybettiği, yanma sonucu ölümcül gazlar çıkardığı halde bir çok üretici bunların içine ya da kombinasyonlarına bir takım maddeler karıştırdıklarını, bu yüzden yanmazlık kazandırdıklarını iddia etmektedirler.

Oysa yangın koşullarında bu iddialarının hiç birisi gerçekliğini koruyamayacak ve tam tersine kullanılan bu materyaller yangın tetikleyicisi olacaktır. Çünkü yukarıdaki malzemeler 75 – 80 derecede hacimlerini kaybetmekte, yanmazlık için içine ne katılırsa katılsın, 110 – 120 derecede alev almaktadırlar.

Polistren – agrega – çimento karışımı veya poliüretan panel giydirilmiş bir binanın yangında patlayacak ve olduğu yere dökülecek ilk katmanı bu cephe olacaktır.

Keza bilinen yanmaz izalasyon malzemelerin en iyisi olan taş yününün bağlayıcısının moleküler kopma derecesi 250 derece civarındadır. Bu bağlayıcının yok olması durumunda taş yünü yanmamakta ama bir toz yığınına dönüşmektedir.

Burada büyük bir paradoks ortaya çıkmaktadır. Eğer çok yüksek oranda enerji harcayan binaları mevcut izolasyon malzemeleri ile izole etmeye kalkarsanız, kısa vadeli bir çözüm için çok büyük ölçekli karbon emisyonu yaratacaksınız demektir. Üstelik kısa bir süre sonra bu çözüm işlevini yitirerek atık durumuna dönüşecek ve çevreyi çözülemeyecek büyüklükte devasa bir toksik atık problemi ile karşı karşıya bırakacaktır.

Buradan ortaya çıkan sonuç şudur:

Bu alanda dünyanın acilen çevreyi kirletmeyecek ve mevcut tüm sorunları tek başına çözecek yeni bir malzemeye gereksinimi vardır.

Görüldüğü gibi binaları soğuğa, sıcağa, sese ve neme karşı ekonomik olarak yalıtabilecek ve gerçekçi tüm çözümleri çevresel açıdan  tek başına yapısında taşıyan  bir malzeme yoktur.

MALZEMEMİZİN SORUNUN ÇÖZÜMÜ KONUSUNDAKİ ÖNEMİ

Seramik üretim teknikleri ve seramik malzemeleri ile ilgili uzun yıllar fiili olarak çalıştık.

Seramik üretim proseslerinin ne kadar detaylı, emek isteyen, maliyetli prosesler olduğunu çok iyi bilen biri olarak çalışma hayatımız boyunca seramik malzemesinin, yani kil’in modifiye edilmesini ve  olumsuz yönlerinin iyileştirilmesi konusunda mutlak bir kararlılığımız vardı.

Ve bu kararlılık doğrultusun da  her zaman üretim yerimizin bir köşesi laboratuvar şeklindeydi.

Malzeme tekniği konusunda bu kararlılığımıza paralel olarak sürekli kendimizi geliştirdik ve yeni şeyler öğrendim.

Bu proje bu kararlılığın ürünüdür.

Tarafımızdan adım adım geliştirilen bu malzeme;

Tamamı ile mineral bazlı KİL ve değişik bir takım doğal puzolanlardan oluşmaktadır,

Dünyanın her yerinde bol miktarda değişik türevleri bulunur,

İşlevini tamamlayıp doğaya döndüğünde atık özellikleri göstermez ve anında yeniden doğanın bir parçası haline dönüşür, Atık bertaraf etme proseslerine gereksinimi yoktur,

Doğal kökenli ve endüstride şu anda kullanılan malzemelerle maliyet farkı yoktur,

Artı olarak yanmazlık, olağan üstü detay alabilme özelliği, ve içeriğinde küçük değişikliklerle bir çok sektörde kullanılabilir,

İçeriğinde çevreye zarar verebilecek hiçbir kimyasal ve sentetik bileşen yoktur,

Su bazlıdır, tüm üretim ve uygulama aşamalarında sadece düşük miktarda su kullanılır,

Karbon ayak izinin neredeyse 0 dır,

Anılan özellikler genel özellikler olup,  önemli ön testleri, uygulamaları yapılmış ve atmosferik şartlarda denenmiştir. Varılan sonuçlar bu malzemenin spesifik boyutta da daha bir çok alanda kullanılabileceği veya bu malzeme temelli yepyeni varyasyonların ortaya çıkabileceğini göstermektedir.

Buradaki en temel özellik tamamen ekolojik bir üründen bahsediyor olmamızdır. Tüm sektörlerin yöneldiği ve varlığını sürdürebilmeleri için zorunlu olduğu bu yöneliş ürünümüzü ve benzerlerini işaret etmektedir.

DAHA DETAYLI AÇIKLAMAK GEREKİRSE;

MALZEMEMİZ NEDEN, “GELECEĞİN İZOLASYON VE İNŞAAT MALZEMESİ” DİR..?

+ Tamamı ile ekolojiktir, doğal bir malzemedir ve üretim, uygulama aşamalarında  çevreye hiç bir zarar vermez. Çevre kirliliğine yol açmaz.

+ Pasif evlerin ve ekolojik inşaatların yapımında kullanılan kil malzemenin suya dirençsizlik, nem alma, ufalanma, fiziksel dirençsizlik ve benzeri tüm sorunlarını ortadan kaldırır. Bu inşaat tekniklerinin en büyük açmazı ve dezavantajı olan bu sorunları avantaja çevirir. Bahsedilen bu sorunların mevcut tekniklerde giderilmesi için harcanan ekstra emek gerektiren ve son derece masraflı prosesleri ortadan kaldırır. YEŞİL İNŞAAT TEKNİKLERİNİ PAHALI  VE SADECE PARASI OLAN İNSANLARIN ULAŞABİLECEĞİ TEKNİKLER OLMAKTAN ÇIKARIR.

+Yukarıdaki maddeye bağlı olarak;  Pasif ev ve ekolojik inşaat yapım tekniklerini, yapısındaki % 100 doğallık, basit uygulama teknikleri, kısa sürede mükemmel sonuçlara ulaşma avantajı, getirdiği yeni tekniklerin ve malzeme çeşitlerininbu inşaat tekniklerinde kullanılması, kullanımının olağan üstü ekonomi sağlaması gibi nedenler ile kısa sürede yeniden dizayn edecektir.

+ Petrol, sentetik maddeler gibi yok edilemez ve toksik değildir. Atığa dönüştürüldüğünde doğaya karışır ve çok kısa bir sürede yeniden doğanın bir parçasına dönüşür.

+ Üretimi çok büyük enerji isteyen ve doğada yok edilemeyen sentetik esaslı toksik izolasyon malzemelerinin kullanıldığı her alanda kullanılabilir.

+ Yanmazlık özelliği ile üretimi çok büyük enerji isteyen, karbon ayak izi çok yüksek ve doğada yok edilemeyen sentetik esaslı toksik izolasyon malzemelerinin kullanılamadığı(bu maddelerin  düşük sıcaklık dayanımları nedeniyle kullanım alanları kısıtlıdır) her alanda kullanılabilir.

+ Hammaddesi klasik hammaddeler ile rekabet edebilecek kadar ekonomiktir ve kolay bulunur.

+ Karbon ayak izi neredeyse sıfıra yakındır. Üretiminde ve özellikle uygulamasında enerji tüketimi çok düşüktür.

+ Üretiminde fırın, sıcaklık, otoklav veya teknolojik ekipmanlara gereksinimi yoktur. Basit şekilde karıştırılır ve uygulanır, atmosferik şartlarda sıcak havalarda 4 saat,  en soğuk havalarda 12 – 14 saat arası kendiliğinden sertleşir.

+ Yerinde uygulamaya olanak verir. Malzemeyi direk kullanılacağı yerde basitçe karıştırıp istenilen özelliklerde kalıplara dökerek, zemine yayarak, püskürterek, özel formlarını mala, spatula ve benzeri araçlarla uygulama olanağı sağlar.

+ Yoğunluğk açısından, fiziksel direnci;

Kullanıcı tarafından içine karıştırılan katkı maddeleri ile isteğe bağlı olarak 60kg/M3’ten 600kg/M3’e kadar kullanıcı tarafından ayarlanabilir.

+ Fiziki direnç açısından;

Elde edilecek malzeme yoğunluğuna bağlı olarak 200 kPascal’dan, 18 Mpascal’a kadar fiziki direnç sağlamak mümkündür.

+ Isı, izolasyonu açısından;

Elde edilecek malzeme yoğunluğuna bağlı olarak 0.030W/mK’ dan,  0.14W/mK’ya kadar izolasyon özelliği sağlar

+ Gözenek büyüklüğü gene kullanıcı tarafından nano – küçük – orta – büyük – çok büyük olarak içine karıştırılan katkılar ile istenildiği gibi basitçe düzenlenebilir.

+ Suya direnci ve hava geçirgenliği gene kullanıcı tarafından içine karıştırılan katkılar ile istenildiği gibi ayarlanabilir.

+ Her türlü görevlendirilmiş ajanı, ajanın özelliğini bozmadan ve koruyarak her formunun içeriğinde taşıyabilir. Bu özelliği sayesinde çok özel kullanım alanlarına sahiptir.

+ Malzememiz doğal renk pigmentleri ile istenilen renkte renklendirilebilir. Bu rengi sonsuza dek yapısında taşır.

+ Malzememizin birkaç değişik yoğunluk ve formunu aynı üretim aşamalarında kullanmak mümkündür. Bu sayede dış yüzeyi son derece sert ve istenilen taş, tuğla, tasarlanmış desen görüntüsünde, her türlü atmosferik koşullara dirençli, iç kısmı son derece hafif ve gözenekli, sıva, boya, kaplama gerektirmeyen boyut sınırlaması olmaksızın üretimler yapmak mümkündür.

Bu özelliği sayesinde çok büyük boyutlu panel duvar ve benzeri ürünlerin imalatlarını yapmak mümkündür.

+ Saman, kargı, bataklık sazı, bambu gibi sürdürülebilir ve karbon ayak izi 0 malzemelerle olağan üstü uyum içinde birlikte kullanılabilir. Bu doğal ve sürdürülebilir kaynakların tarihten gelen ve kanıtlanmış üstün yalıtım özelliklerini yapısında aynen yansıtır.

+ Geliştirdiğimiz yeni tekniklerle klasik betonarme binalarda kat aralarındaki tabla betonlarını malzememizin 350kg/M3 yoğunluğundaki formu ile projelendirmek mümkündür.

Bu özellik binalara inanılmaz derecede hafiflik ve inşaatta kullanılan demirden çok büyük oranda tasarruf sağlar.

Gene bu sayede çok yüksek ve çok hafif, depreme son derece dayanıklı binalar yapmak mümkündür.

+ Malzememizin bazı özel formlarının iyi bir bilimsel çalışmadan ve süreçten sonra binaların kiriş, kolon ve diğer taşıyıcılarında kullanılması mümkün görünmektedir. Bu çalışmaların sonucunda malzememiz, gelecekte büyük olasılıkla klasik inşaat tekniklerini kökünden değiştirecektir.

+ Malzememiz yukarıda sayılan üstün özellikleri ile endüstrinin bir çok alanında da kullanılma potansiyeline sahiptir. Taşıdığı üstün özellikler ile bu güne kadar çözülmemiş bir çok sorunu çevresel açıdan neredeyse sıfır karbon ayak iziyle çözmeye adaydır.

MALZEMEMİZİN KULLANILABİLECEĞİ ALANLAR

1 – SERAMİK SEKTÖRÜ

2 – POLİÜRETAN KÖPÜĞÜN KULLANILDIĞI HER ALAN

3 – YANMAZLIK VE RİJİT ÖZELLİĞİ İLE POLİÜRETAN KÖPÜĞÜN KULLANILAMADIĞI TÜM ALANLAR

4 – İNŞAAT SEKTÖRÜNÜN BİRÇOK ALANI:

A – PASİF EV VE EKO İNŞAAT TEKNİKLERİNDE ANA İNŞAAT MALZEMESİ OLARAK,

B – YENİ VE MÜKEMMEL ÖZELLİKLERİ İLE EKOLOJİK İNŞAAT MALZEMESİ OLARAK,

D – DEĞİŞİK ÖZELLİKTE DEKORATİF VE İŞLEVSEL PANELLER,

      E – ÇOK İNCE, HAFİF VE SANATSAL KAPLAMA MALZEMELERİ,

      F – ÇOK KALIN VE HAFİF, GÖZENEKLİ PANELLER,

G – MODÜLER BLOK EV PARÇALARI, DEV HAFİF PANELLER,

      H – İZOLASYONLU HAFİF KİREMİT, PANEL KİREMİT

– ÇOK KATLI BİNALARDA STATİK YÜKÜN VE DEMİR KULLANIMININ OLAĞAN ÜSTÜ ÖLÇÜLERDE AZALTILMASI, BUNUN İÇİN KOLON, KİRİŞ VE KAT ARALARINDAKİ ZEMİN DÖKÜMLERİNDE BETON YERİNE KULLANIMI, ÇOK HAFİF BİNALARIN YAPIMI

J – GERÇEK GÖRÜNÜMLÜ YAPAY TAŞ, KAPLAMA MALZEMELERİ V.B ÜRETİMİ

K – GAZ BETONLA BİRLİKTE GAZ BETONUN OLUMSUZ ÖZELLİKLERİNİ ORTADAN KALDIRMAK İÇİN KOMBİNE KULLANIMI VE SÜPER YALITIM ÖZELLİKLERİ OLAN EKOLOJİK SERTİFİKALI YENİ YEŞİL  ÜRÜNLERİN ÜRETİMİ

L – YÜZEYİ DEKORATİF TAŞ DOKUSU YA DA MERMER DOKUSU İLE KAPLANMIŞ, SIVA BOYA YA DA KAPLAMA GEREKTİRMEYEN,  İZOLASYON DEĞERLERİ OLAĞAN ÜSTÜ, YENİ NESİL ÇOK HAFİF DUVAR OLUŞTURMA VE İNŞAAT ELEMANLARI

M – YÜZEYİ DEKORATİF TAŞ DOKUSU YA DA MERMER DOKUSU İLE KAPLANMIŞ, SIVA BOYA YA DA KAPLAMA GEREKTİRMEYEN,  İZALASYON DEĞERLERİ OLAĞAN ÜSTÜ, YENİ NESİL ÇOK HAFİF MANTOLAMA PLAKALARININ ÜRETİMİ

N  – GAZ BETON BLOKLARININ HER İKİ YÜZEYİNİN YA DA TEK YÜZEYİNİN MALZEMENİN GÖZENEKSİZ FORMU İLE BASİT BİR TEKNİKLE KAPLANIP, SIVA BOYA V.B İŞLEMLER GEREKTİRMEYEN YÜZEYLERİ TAŞ, MERMER V.B GÖRÜNÜMLÜ GAZ BETON BLOKLARI ÜRETİMİ

O – TOPRAK ALTI-SU ALTI  BORU İZOLASYON MALZEMELERİ

P – SÜPER İZOLASYON DEĞERLERİNE SAHİP DEKORATİF TUĞLA VE  O ISI KÖPRÜLÜ TUĞLA ÜRETİMİ

5 – HEDİYELİK EŞYA VE SÜS EŞYALARI SEKTÖRÜ

6 – DEKORATİF OBJE ÜRETİMİ – DEV HEYKELLERİN HAFİF VE ÇOK EKONOMİK ÜRETİMİ7 – MİMARİ PARÇALAR –TARİHİ ESER RESTORASYONLARI

7 – MİMARİ PARÇALAR –TARİHİ ESER RESTORASYONLARI

8 – YANGIN ÖNLEYİCİ MALZEMELER SEKTÖRÜ

9 – SES VE SPESİFİK ISI İZOLASYON SEKTÖRÜ

10 – OTOMOTİV SEKTÖRÜNDE DARBE EMİCİ ÖZELLİĞİ VE YANMAZ İZOLASYON ÇÖZÜMLERİ

Yukarıda yazılanların ve iddiaların ışığı altında projemizin  enerjinin verimli kullanılması, bağlantılı olarak devasa boyutlarda enerji tasarrufu sağlaması, büyük ölçekli depremlere dayanıklı, konforlu ve sağlıklı yeni nesil binaların yapımı, düşük ve orta gelirli kitlelerin bu konutlara erişimi gibi konularda çok büyük yenilikler getireceği öngörülebilir.  Çalışmalarımız süresince bu raporda ve sitemizde paylaşmadığımız bazı özellikler düşünüldüğünde  malzememizin dünyada innovatif olarak  üzerinde çalışılan malzemeler içinde “Geleceğin inşaat, izolasyon ve endüstri malzemesi” olmaya en yakın aday olduğu ortaya çıkmaktadır.  Aynı zamanda gerekli desteklerin sağlanması durumunda çok kısa zamanda ülkemizin sahip olacağı önemli bir stratejik endüstri malzemesi haline geleceğini düşünmekteyiz.

Translate »